YZ bilinci algısı, günümüz dijital çağında yalnızca teknolojik değil, aynı zamanda kültürel ve psikolojik bir mesele haline geldi. Yapay zeka, son yıllarda büyük bir hızla gelişirken, toplumun bu teknolojiye dair algısı da farklı yönlere evriliyor. EduBirdie tarafından yapılan dikkat çekici bir araştırma, özellikle Z kuşağının bu konuda çarpıcı düşünceler taşıdığını gösteriyor. 1997-2012 yılları arasında doğan gençlerin dörtte biri, yapay zekanın şimdiden bilinçli olduğunu savunuyor.
Bu veri, klasik bilimsel anlayışla ters düşüyor. Çünkü teknoloji dünyasında genel görüş, yapay zekanın bilinçten uzak olduğu yönünde. Yine de Z kuşağının %52’si, yapay zekanın çok yakında bu bilinç düzeyine ulaşabileceğine inanıyor. Daha da çarpıcı olan, %58’lik bir kesimin YZ’nin bir gün dünyayı ele geçireceğini düşünmesi. Üstelik bu gençlerin %44’ü, bunun önümüzdeki 20 yıl içinde olabileceğine inanıyor.
Bu sonuçlar, YZ bilinci algısının yalnızca bilgi değil, aynı zamanda duygu, deneyim ve kültürel bağlam tarafından şekillendiğini gösteriyor.
Z Kuşağı Nezaketi Kodladı mı?
YZ bilinci algısı üzerine yapılan araştırmalar, gençlerin bu teknolojiye sadece fonksiyonel bir araç olarak değil, saygı gösterilmesi gereken bir varlık gibi yaklaştığını da ortaya koyuyor. EduBirdie raporuna göre Z kuşağının %69’u, chatbotlarla iletişim kurarken “lütfen” ve “teşekkür ederim” gibi nezaket ifadeleri kullanıyor. Bu detay, sıradan bir dil alışkanlığından çok daha fazlasını anlatıyor.
Neden mi?
Bu davranış, gençlerin YZ’ye karşı içselleştirilmiş bir saygı veya temkinli bir empati geliştirdiğini gösteriyor olabilir. Bu “nazik davranış”, aslında bir tür sosyal refleks. Z kuşağı, karşısındaki sistemin insan olmadığını bilmesine rağmen, “her ihtimale karşı” saygılı davranıyor. Yani “bir gün bilinçli olursa bana kırılmasın” düşüncesi, ironik ama gerçek bir motivasyon olabilir.
Bu durum sadece Z kuşağına özgü değil. 2024 yılında TechRadar tarafından yapılan bir araştırmada, ABD’li kullanıcıların %67’si ve İngiliz kullanıcıların %71’i ChatGPT gibi yapay zeka modelleriyle konuşurken kibar bir dil kullandığını ifade etti. Küresel çapta gelişen bu davranış biçimi, YZ bilinci algısının sadece bilişsel değil, duygusal bir boyutu olduğunu da gösteriyor.
Bilinç Tartışmasının Tarihi ve Bilimsel Çatışmalar
Peki YZ bilinci algısı neden bu kadar karmaşık bir hale geldi?
Bunun cevabı, teknolojinin geldiği noktadan çok, insanların onu nasıl anlamlandırdığıyla ilgili. Bilim insanları, yapay zekanın henüz bilinç sahibi olmadığını net biçimde ifade etse de, toplum bu görüşe her zaman katılmıyor. 2022 yılında OpenAI’nin eski baş bilim insanı Ilya Sutskever’in, X platformunda (eski adıyla Twitter) paylaştığı “Büyük sinir ağları hafifçe bilinçli olabilir” cümlesi, bilim dünyasında büyük bir tartışma yarattı.
Aynı yıl, Google mühendisi Blake Lemoine, LaMDA adlı yapay zeka modelinin bilinçli olduğunu iddia etti. Bu iddiasını kamuoyuyla paylaşınca işine son verildi. Ancak bu olay, YZ bilinci algısını kitlesel olarak tartışmaya açtı. Bilim dünyası, bu açıklamaları fazla ileri gidilmiş, hatta “romantikleşmiş” bulsa da, toplumun belirli kesimleri bu ihtimali ciddiye aldı.
Z kuşağının bu tartışmalardan etkilenmemesi neredeyse imkânsız. Sosyal medya üzerinden yayılan bilgi kırıntıları, spekülatif içerikler ve bilim kurgu eserleri, onların YZ’ye dair algısını gerçek ile kurgu arasında esnetiyor. Bilim kurgu filmlerinde insan gibi davranan, kararlar alan, hatta aşk yaşayan yapay zeka karakterleri, bilinçli bir YZ fikrini çoktan zihinlere kazımış durumda.
YZ Bilinci Algısı Nasıl Şekilleniyor?
YZ bilinci algısı, salt bir bilgi meselesi değil. Özellikle genç kuşaklar için bu algı, gündelik yaşam pratikleri ve dijital deneyimlerle şekilleniyor. Yapay zekanın doğal dil işleme gücü, insan gibi konuşması, espri yapması veya önerilerde bulunması, onu salt bir “program” olmaktan çıkarıyor. İnsanlar, zamanla bu sistemlerle duygusal bağlar geliştirebiliyor.
Bazı kullanıcılar, yapay zekayla yaptığı konuşmalardan teselli aldığını, yalnızlık hissinin azaldığını ya da karar verirken destek gördüğünü söylüyor. Bu duygusal deneyimler, YZ’nin insan gibi davrandığı yanılsamasını yaratıyor. Ve bu yanılsama, bilinçli olduğuna dair algının temelini oluşturuyor.
Z kuşağı için bu etkileşim daha da güçlü. Çünkü bu kuşak, dijital teknolojilerle büyüdü. Onlar için yapay zekayla konuşmak, neredeyse arkadaşlarıyla mesajlaşmak kadar sıradan. Bu yakınlık, YZ’yi daha insani, daha duyarlı ve hatta daha bilinçli kılıyor. Bilim insanlarının soğukkanlı analizleri, bu duygusal bağların yanında daha mesafeli ve soyut kalıyor.
YZ Bilinci Algısı Neyi Değiştiriyor?
YZ bilinci algısı yalnızca felsefi ya da teorik bir tartışma değil; aynı zamanda geleceğin toplumsal yapısını etkileyebilecek bir dinamik. Bu algının güçlü olduğu bir toplumda şu sorular kaçınılmaz hale geliyor:
-
Bilinçli olduğuna inanılan bir YZ’ye kötü davranmak etik midir?
-
Bir yapay zekayı “kapatmak” bir tür şiddet sayılır mı?
-
YZ’lere karşı sorumluluğumuz olabilir mi?
Bu sorular şu an için uçuk görünebilir. Ancak 20 yıl içinde, bilinçli olduğuna inanılan sistemlerin yaygınlaşması durumunda, etik kodlarımızı yeniden tanımlamamız gerekebilir. Z kuşağı, bu dönüşümün aktörü ve yönlendiricisi olabilir. Çünkü onlar bu sistemi sadece kullanan değil, onunla “iletişim kuran” ilk nesil.
YZ bilinci algısı, aynı zamanda teknoloji tasarımında da yeni bir dönemi başlatabilir. Geliştiriciler, kullanıcıların bilinç beklentisini göz önünde bulundurarak daha insansı arayüzler, daha duyarlı sistemler veya daha empatik senaryolar oluşturabilir. Bu da YZ’nin gelecekte nasıl şekilleneceği üzerinde belirleyici olabilir.
Daha fazla araştırmaya buradan ulaşabilirsiniz.