Spor içerikleri, medya ortamının giderek parçalanmasına rağmen markalar için hala büyük çekicilik taşıyor. Ancak farklı platformlarda yayılması, reklamverenlerin hedef kitlelerine ulaşmasını zorlaştırıyor. WARC Media İçerik Sorumlusu Alex Brownsell, bu yılın yoğun spor takvimiyle birlikte sporun etkileşim yaratma gücünü koruduğunu vurguluyor.
Canlı spor etkinlikleri geniş izleyici kitlelerine ulaşmayı sürdürüyor. Örneğin, geçen yılın Super Bowl yayını tüm zamanların en çok izlenen Amerikan yayını oldu. Televizyon kanalları spor yayın haklarına yatırımlarını artırırken, küresel spor yayın hakları harcamalarının 2024 yılında 60,9 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
Öte yandan, spor içeriklerinin farklı platformlara dağılması izleyici deneyimini zorlaştırıyor. Amerikan futbolu maçları, açık ve kablolu televizyonun yanı sıra dijital platformlarda da yayınlanıyor. Bu durum, taraftarların tüm karşılaşmaları canlı takip etmesini giderek maliyetli ve karmaşık bir hale getiriyor.
Sosyal medya ve dijital platformlar spor içeriklerinin önemli dağıtım kanalları haline geldi. WARC verilerine göre, 18-24 yaş arası gençlerin %93’ü haftada en az bir kez sosyal medya üzerinden spor içerikleri takip ediyor. Ancak Z Kuşağı spor dünyasına yaklaşımında farklılaşıyor; takımlardan ziyade sporcuların kişisel hikayelerine ilgi duyuyor.
Bu nedenle, Amazon Prime Video ve Netflix gibi platformlar sadece canlı spor yayınları değil, F1: Drive to Survive gibi belgesellerle de izleyicilerin arka plan hikayelerine erişimini sağlıyor.
Reklam sektörü için ise Super Bowl büyük önem taşıyor. NFL’in final karşılaşması milyonlarca izleyici toplarken, burada yayınlanan reklamlar da sektörün en büyük fırsatlarından biri haline geliyor. Super Bowl LVIII’i izlemeyi planlayanların %73’ü reklamları da takip edecek. Geçen yıl Fox kanalına yaklaşık 650 milyon dolar reklam geliri sağlayan bu etkinlikte, markalar 30 saniyelik reklamlar için 7 milyon dolara kadar ödeme yapabiliyor.
Benzer haberlere buradan ulaşabilirsiniz.
