İşyerinde Kadınlar: 4 Efsane 1 Gerçek Mücadeleyi Gösteriyor

İşyerinde Kadınlar

İşyerinde kadınlar, yıllardır süregelen eşitsizliklere rağmen ilerlemeye devam ediyor. Ancak bu ilerleme, hâlâ ciddi engellerin ve yanlış kabullerin gölgesinde kalıyor. Kadınların iş yaşamındaki deneyimlerini derinlemesine analiz eden “İşyerinde Kadınlar” raporu, toplumsal algının gerçeği nasıl çarpıttığını net bir şekilde ortaya koyuyor.

LeanIn.Org ve McKinsey & Company tarafından hazırlanan araştırma, 270’ten fazla şirket ve 27.000’den fazla çalışanla yapılan kapsamlı analizlere dayanıyor. Rapor, kadınların iş dünyasında karşılaştığı dört yaygın efsaneyi yıkarak, bu alanın hâlâ mücadele gerektirdiğini ortaya koyuyor.

Her ne kadar kadınların üst düzey yönetim pozisyonlarında temsil oranı geçmişe göre artsa da, bu yükseliş hâlâ sınırlı. Örneğin; Başkan Yardımcısı ve Kıdemli Başkan Yardımcısı seviyelerinde kaydedilen ilerleme umut verse de, giriş seviyesinden liderliğe geçişte “kırık basamak” problemi kadınların önünde önemli bir bariyer olarak duruyor.

Raporda yer verilen mikro saldırganlık verileri ise, kadınların iş yerinde karşılaştığı görünmez ama yıpratıcı engellerin hâlâ ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor. Özellikle kadın çalışanlar, iş yerinde fikirlerinin ciddiye alınmadığı ya da duygusal tepkilerle yaftalandığı için daha yüksek oranda tükenmişlik yaşıyor.

Ayrıca rapor, uzaktan ve hibrit çalışmanın kadınlar üzerindeki olumlu etkilerini de vurguluyor. Kadınlar, esnek çalışma modelleri sayesinde daha üretken hissettiklerini, iş-yaşam dengelerini daha iyi kurduklarını ve işten ayrılma niyetlerinin azaldığını ifade ediyorlar.

Tüm bu bulgular, işyerinde kadınların mücadelesinin yalnızca bireysel değil; yapısal dönüşümleri de gerekli kıldığını gözler önüne seriyor.

İşyerinde Kadınların Hırsı Azalmıyor, Artıyor

Pandemi sonrası dönemde kadınların iş hayatına yönelik tutumları değişmedi, aksine daha net ve güçlü hale geldi. Araştırmaya göre kadınların %96’sı kariyerlerini çok önemli buluyor. Üstelik %81’i, erkeklerle eşit şekilde bir üst pozisyona geçmek istiyor. 30 yaş altındaki kadınların %90’ı terfi hedefiyle hareket ediyor, bu da iş dünyasındaki hırs seviyesinin yaşla da sınırlı olmadığını gösteriyor.

Ayrıca kadın lider adayları, tıpkı erkek meslektaşları gibi üst düzey pozisyonlarda yer almak istiyor. Hibrit ve uzaktan çalışmanın da bu sürece olumlu etkisi var. Kadınlar, bu çalışma modelleri sayesinde daha az tükenmişlik yaşadıklarını ve işyerindeki verimliliklerinin arttığını belirtiyorlar. Yani, esneklik kadınların hırsını azaltmak bir yana, onların liderlik yolculuğunu destekleyen bir faktöre dönüşüyor.

“Cam Tavan” Değil, “Kırık Basamak” Asıl Sorun

Uzun yıllar boyunca kadınların liderliğe ulaşmasındaki ana engelin “cam tavan” olduğu söylendi. Ancak araştırma, bu anlatının yetersiz kaldığını gösteriyor. Asıl sorun, kadınların giriş seviyesinden orta kademe yöneticiliğe geçişinde yaşanıyor.

Her 100 erkeğe karşılık yalnızca 73 kadının terfi ettiği bir sistemde, kadınlar daha yolun başında eleniyor. Bu “kırık basamak”, organizasyonel yapıların en temel katmanında kadınların geride kalmasına neden oluyor. Dahası, bu durum kadınların yıllar içinde lider pozisyonlarına ulaşmalarını da imkânsızlaştırıyor. Sistematik bir eşitsizlik olarak bu sorunun çözümü, yalnızca fırsat eşitliği söylemleriyle değil, somut terfi politikaları ve ölçülebilir performans kriterleriyle mümkün olabilir.

Mikro Saldırılar Kadınları Sessizleştiriyor

Mikro saldırılar, çoğu zaman görmezden gelinen ama kadınların iş hayatındaki deneyimini doğrudan etkileyen bir faktör. Kadınların %50’ye yakını, yeterliliklerinin sorgulandığı, sözlerinin kesildiği ya da duygusal durumları hakkında alaycı yorumlara maruz kaldığını söylüyor. Bu tür saldırılar, zamanla kadın çalışanların kendilerine güvenini sarsıyor ve onları sessizleşmeye itiyor.

Kadınların üçte biri açıkça konuşmaktan kaçınıyor, dörtte biri ise sürekli mükemmel görünmek zorunda hissettiğini belirtiyor. Mikro saldırganlıklar yalnızca psikolojik baskı yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda kadınların kurumsal gelişimini de sekteye uğratıyor. Uzun vadede bu, hem birey hem kurum açısından önemli kayıplara yol açıyor.

2023 verileri, işyerinde kadınların hâlâ ön yargılarla, eşitsizliklerle ve görünmez duvarlarla mücadele ettiğini açıkça gösteriyor. Ancak aynı zamanda kadınların bu mücadeleden vazgeçmediğini, daha donanımlı, bilinçli ve kararlı olduklarını da ortaya koyuyor. Şirketler, yalnızca istihdam sayısını artırmakla değil; eşit terfi, mikro saldırganlıkla mücadele ve esnek çalışma olanaklarını kurumsallaştırmakla yükümlüler. Çünkü gerçek değişim, yalnızca sayılarda değil, sistemde yaşanır.

İşyerinde kadınların ilerlemesi sadece bireysel başarıların değil, aynı zamanda organizasyonel dönüşümün de bir göstergesidir. Araştırmalar açıkça gösteriyor ki; daha çeşitli, kapsayıcı ve esnek iş yerleri sadece kadınlar için değil, tüm çalışanlar ve kurumlar için daha yüksek verimlilik ve bağlılık getiriyor. Kadınların potansiyelini sınırlayan sistematik engellerin kaldırılması, sadece eşitlik adına değil, aynı zamanda sürdürülebilir başarı için de hayati önem taşıyor.

İşyerinde kadınların sesi, katkısı ve liderliği artmadıkça, iş dünyası tam anlamıyla kapsayıcı ve adil olamaz. Şirketlerin gerçek bir değişim yaratabilmesi için; ölçülebilir hedefler belirlemesi, liderlikte cinsiyet dengesini gözetmesi ve mikro düzeydeki eşitsizliklerle aktif biçimde mücadele etmesi gerekiyor. Kadınların sadece var olması değil, değer görmesi ve gelişmesi artık bir tercih değil, bir zorunluluk.

Benzer içeriklere buradan ulaşabilirsiniz.

Önceki Yazı

Decathlon, Paris’te ücretsiz spor ekipmanı kiralıyor

Sonraki Yazı

Dove ve Venus Williams genç kızları spora yönlendiriyor