Brand Influence 2025 raporu, markaların medya üzerindeki etkilerini analiz ederek, hangi şirketlerin kamuoyunda en çok yankı uyandırdığını detaylı biçimde ortaya koyuyor. Özellikle son yıllarda hızla değişen sosyo-politik ortam, şirketlerin kurumsal sosyal sorumluluk alanındaki stratejilerini yeniden şekillendirmelerine neden oldu. Bu stratejilerin başında ise çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık politikaları, yani DEI uygulamaları geliyor. Rapora göre, medyada yer alma sıklığı, etkileşim yoğunluğu ve algı yönetimi gibi kriterler üzerinden yapılan analizlerde, DEI stratejileri olan markaların çok daha görünür ve etkili olduğu gözlemleniyor.
Brand Influence 2025 verileri, DEI politikalarının yalnızca iç yönetim süreçlerini değil, markanın medya yansımasını da doğrudan etkilediğini ortaya koyuyor. Johnson & Johnson, American Express ve Apple gibi dev şirketler, bu alandaki kararlı duruşlarıyla hem yüksek medya skoru elde etti hem de küresel markalar arasında pozitif ayrıştı. Bununla birlikte, Apple gibi bazı şirketlerin DEI politikalarına yönelik içsel tartışmaları kamuoyuna yansımasıyla dikkat çekti. Tüm bu dinamikler, şirketlerin toplumsal değerlerle kurduğu ilişkinin artık doğrudan marka etkisiyle ölçüldüğünü kanıtlar nitelikte.
Brand Influence 2025, sadece sıralama yapan bir analiz değil; aynı zamanda markaların toplumla kurduğu ilişkiyi nasıl şekillendirdiğini, sürdürülebilirlik ve sosyal sorumluluk gibi kavramların medya performansına nasıl yansıdığını da gösteriyor. Bu nedenle, DEI politikaları günümüz medya dünyasında sadece bir insan kaynakları meselesi değil, aynı zamanda bir iletişim ve itibar stratejisi olarak kabul ediliyor.
DEI ile Medyada Güçlenen Markalar
Brand Influence 2025 raporuna göre, DEI alanındaki uygulamaları sayesinde medya etkisini en çok artıran markalar sırasıyla Johnson & Johnson, American Express ve Apple oldu. Bu markalar, çeşitliliği artırmaya yönelik somut hedeflerle kamuoyunun takdirini toplarken, medya tarafından da yüksek görünürlükle ödüllendirildi.
Johnson & Johnson, küresel yönetim kadrosunda kadın temsilini %50’ye çıkarma hedefiyle dikkat çekiyor. Aynı zamanda, bilim ve teknoloji alanında 2 milyon kadın ve kız çocuğunu destekleme kararı, markanın sadece iç yapısına değil, toplumsal kalkınmaya da odaklandığını gösteriyor. American Express, çalışanlarına yönelik kapsayıcı çalışma ortamı politikalarıyla öne çıkarken; Apple, hissedarların DEI programlarını sonlandırmaya yönelik teklifini reddederek bu konudaki kararlılığını sürdürüyor.
Bu üç markanın ortak özelliği, DEI stratejilerini yalnızca kurumsal iç yapıda değil, iletişimde ve pazarlama stratejilerinde de bir değer önerisi olarak kullanmaları. Bu yaklaşım, medya görünürlüğünü artırmakla kalmıyor, aynı zamanda kamuoyu nezdinde güvenilirlik ve sürdürülebilir marka imajı inşa ediyor.
Diğer listedeki markalar — Tesco, Unilever, UPS, Tesla, P&G, Mastercard ve Louis Vuitton — ise DEI uygulamalarıyla sektörel olarak farklı örnekler sunarak bu medya etkisini genişletiyor. Brand Influence 2025, bu markaların etki alanlarını sadece puanlara indirgemiyor; aynı zamanda medya ile kurdukları stratejik bağları da analiz ediyor.
Brand Influence 2025 Raporunun Sektörel ve Bölgesel Çıkarımları
Brand Influence 2025, markaların medya gücünü değerlendirirken sektörel ve bölgesel kırılımlara da dikkat çekiyor. Moda, teknoloji ve tüketici ürünleri sektörleri, DEI politikalarının medya etkisinde öncü alanlar olarak öne çıkıyor. Louis Vuitton ve P&G gibi markalar, sadece ürünleriyle değil; toplumsal sorumluluk projeleriyle de gündemde kalmayı başarıyor.
Teknoloji alanında ise Apple ve Tesla gibi markalar dikkat çekiyor. Apple’ın stratejik kararlılığı ve Tesla’nın zaman zaman tartışmalı olsa da yoğun medya ilgisi gören yaklaşımı, bu iki markanın medya görünürlüğünü üst düzeye çıkarıyor. Perakende sektöründen Tesco ise Avrupa’da DEI konusunda liderlik gösteren örneklerden biri.
Bölgesel dağılıma bakıldığında, ilk 10’da 7 ABD merkezli ve 2 İngiltere merkezli şirket bulunuyor. Bu durum, Anglo-Sakson şirketlerin DEI odaklı medya stratejilerinde ne kadar dominant olduğunu gösteriyor. Ancak aynı rapor, Avrupa ve Asya merkezli şirketlerin bu alandaki görünürlüğünün hızla arttığını da vurguluyor.
Bu eğilim, gelecekte Brand Influence 2025 sıralamasında daha fazla bölgesel denge görebileceğimizin sinyalini veriyor. Sürdürülebilirlik, eşitlik ve toplumsal kapsayıcılık; yalnızca Batılı şirketlerin değil, küresel tüm markaların iletişim stratejilerinin merkezinde yer almaya aday.
DEI Politikalarına Yönelik Dirençler ve Gelecekteki Riskler
Brand Influence 2025 raporunun en dikkat çeken bölümlerinden biri, DEI politikalarının karşılaştığı dirençleri analiz ettiği kısımdır. Özellikle ABD’de siyasi kutuplaşmanın artması, bazı şirketlerin DEI yatırımlarını azaltmasına veya tamamen sonlandırmasına neden oluyor. Meta’nın DEI odaklı birimini kapatma kararı, bu değişimin en çarpıcı örneklerinden biri olarak öne çıkıyor.
Bu durum, işe alım politikalarından çalışan eğitimine ve tedarikçi seçimlerine kadar pek çok alanda sistemsel değişiklikleri beraberinde getiriyor. Şirketlerin medya üzerindeki etkisinin sürdürülebilir olması için sadece olumlu girişimlerde bulunmaları değil, bu girişimleri kararlılıkla sürdürmeleri gerekiyor.
Ancak DEI politikaları, yalnızca iç düzenlemelerle değil; aynı zamanda medya ve kamuoyu tarafından nasıl algılandığıyla da değerlendiriliyor. Brand Influence 2025, bu stratejilerin hem fırsat hem de risk barındırdığını ortaya koyuyor.
Gelecekte şirketlerin bu alandaki politikalarında daha fazla şeffaflık, veriye dayalı raporlama ve sürdürülebilirlik odaklı stratejiler geliştirmeleri bekleniyor. Aksi takdirde medya görünürlüğü kısa vadeli olabilir ve kamuoyu tepkisi markanın itibarına zarar verebilir.
Daha fazla araştırmaya buradan ulaşabilirsiniz.