Bluesky CEO’su Jay Graber, SXSW sahnesinde yalnızca söyledikleriyle değil, üzerindeki tişörtle de teknoloji dünyasında gündem oldu. “Mundus sine caesaribus” (Sezarsız bir dünya) yazılı tişörtüyle sahneye çıkan Graber, bu seçimiyle Meta CEO’su Mark Zuckerberg’e göndermede bulundu. Zuckerberg daha önce, “Aut Zuck aut nihil” (Ya Zuck ya hiç) yazılı bir tişört giymişti. Graber’ın bu sembolik tişört tercihi, merkezi teknoloji devlerine karşı geliştirdiği yaklaşımın da güçlü bir göstergesi olarak yorumlandı.
Bluesky’ın kurucu ekibine liderlik eden Graber, protokol temelli, merkeziyetsiz sosyal medya yaklaşımını benimseyen bir platformun başında yer alıyor. SXSW sahnesindeki konuşmasında, bu bakış açısını savunurken, Meta, X (eski adıyla Twitter) ve Threads gibi devlere doğrudan eleştiriler yöneltti.
Merkeziyetsiz Yapılar Milyarderlerden Bağımsız Bir İnternet Vaat Ediyor
Graber ve söyleşide ona eşlik eden TechDirt kurucusu Mike Masnick, internetin kontrolünün birkaç büyük teknoloji şirketi yerine kullanıcıların elinde olması gerektiği görüşünü paylaştı. Graber, Twitter kurucularından Jack Dorsey’nin Bluesky için attığı ilk adımlardan itibaren projeye dahil olduğunu ve açık kaynaklı AT Protokolü’nün zamanla büyüyerek bağımsız bir platforma dönüştüğünü aktardı.
AT Protokolü sayesinde kullanıcılar, yalnızca Bluesky uygulamasını değil, aynı zamanda farklı geliştiriciler tarafından üretilen sosyal medya uygulamalarını da kullanabiliyor. Üstelik kullanıcı kimlikleri ve verileri farklı uygulamalar arasında taşınabiliyor. Bu sayede, platformlar arasında geçiş yapmak kolaylaşıyor ve kullanıcı tabanı oluşturmak da büyük şirketlerin tekelinden çıkıyor.
Bluesky ve Merkeziyetsiz Sosyal Medya Girişimleri Neden Önemli?
Graber’ın Zuckerberg’e yönelttiği dolaylı eleştiri yalnızca sembolik bir tişörtten ibaret değil. Bu eleştirinin temelinde, merkezi sosyal medya platformlarının kullanıcılara sınırlı kontrol alanı sunması yatıyor. Bluesky gibi merkeziyetsiz sosyal medya girişimleri ise, kullanıcının kimliği, verileri ve sosyal medya deneyimi üzerinde daha fazla söz hakkı elde etmesini mümkün kılıyor.
Graber’ın verdiği örneklerden biri, AT Protokolü üzerinde geliştirilen ve Instagram benzeri bir yapı sunan Flashes uygulaması. Bu uygulama, kullanıcılara ister yeni hesap açma ister Bluesky hesaplarını entegre etme olanağı tanıyor. Bu esneklik, kullanıcıların bir platforma sıkışıp kalmadan sosyal medya deneyimlerini sürdürebilmesini sağlıyor.
Bu yapı, Threads gibi platformların yaşadığı zorluklara da alternatif sunuyor. Threads ilk çıkışında Instagram hesabı ile giriş zorunluluğu getirerek kullanıcıları sınırlandırmıştı. Bluesky’ın ise farklı geliştiriciler ve kullanıcılar tarafından şekillendirilebilen esnek yapısı, merkezi sistemlerin dayattığı kurallara karşı özgürlükçü bir alternatif sunuyor.
Bluesky, Protokol Bazlı İnternetin Sembolü Olabilir Mi?
Jay Graber’ın hem sözleri hem sembolleriyle verdiği mesaj, yalnızca bir moda tercihi değil; yeni bir dijital vizyonun habercisi. Merkeziyetsiz sosyal medya fikri, teknoloji devlerinin kontrol ettiği dijital evrenlere karşı daha demokratik ve özgür bir alternatif sunuyor. Sosyal medya uygulamasının 33 milyonu aşan kullanıcı sayısı ve kısa sürede kazandığı görünürlük, bu yaklaşımın toplumda karşılık bulduğunu gösteriyor.
Graber’ın tişörtü beklenmedik bir şekilde Bluesky’ın gelir kapısını da araladı. Şirketin COO’su Rose Wang’ın açıklamasına göre, bir günlük tişört satışından elde edilen gelir, iki yıllık domain satışından fazla oldu. Belki de Bluesky’ın sıradaki alanı yazılım değil, tişört sektörü olacak.
Benzer haberler için tıklayın.