Marka etkisi, günümüz iş dünyasında yalnızca bir kavram değil; stratejik bir öncelik haline geldi. Public Relations Global Network (PRGN) tarafından 40 ülkede 546 iş lideriyle gerçekleştirilen “Influence Insight” araştırması, markalaşma yaklaşımlarının kökten bir dönüşüm geçirdiğini gösteriyor. Artık markalar için sadece görünür olmak yeterli değil; güven, itibar ve dijital varlıkla şekillenen bir etki gücü inşa etmek gerekiyor.
Araştırmaya göre liderlerin %89’u marka etkisini “çok” ya da “son derece” önemli görüyor. Bu oranın önümüzdeki 3 ila 5 yıl içinde daha da artması bekleniyor. Bu, iş dünyasında sadece rekabet avantajı değil, sürdürülebilir varlık için de bir gereklilik olarak yorumlanıyor. Araştırmaya katılanların %87’si mevcut stratejilerini bu doğrultuda uyarladıklarını belirtirken, %29’u rekabete ayak uydurmak için büyük değişiklikler yapmak zorunda kaldığını söylüyor.
PRGN Başkanı Natacha Clarac’a göre bu değişim, markaların güvene dayalı, şeffaf ve samimi ilişkiler kurma gerekliliğinden doğuyor. Eskiden marka etkisi daha çok medya görünürlüğüyle ölçülürken, bugün duygusal bağ, değerlerle uyum, toplumsal etki ve otantiklik gibi unsurlar öne çıkıyor. Aynı zamanda dijital dönüşüm, bu etkiyi ölçmek, yaymak ve yönetmek açısından vazgeçilmez hale gelmiş durumda.
Araştırma sonuçlarına göre markalar için en etkili etki unsurları şu şekilde sıralanıyor: güven (%65), itibar (%61), dijital varlık (%78), otantiklik (%84), duygusal bağ (%77) ve değerlerde uyum (%76). Ayrıca toplumsal etki ve sürdürülebilirlik gibi sosyal sorumluluk unsurları da giderek daha fazla önem kazanıyor.
Bu dönüşüm sürecinde, Apple, Nike ve Coca-Cola gibi markaların dijitalleşme, kültürel etki ve değer temelli iletişimle nasıl öne çıktığı da dikkat çekici bir örnek teşkil ediyor. Onların izlediği yol, diğer markalara dijital çağda etki yaratma konusunda önemli ipuçları sunuyor.
Dijital Varlık Etkiyi Yeniden Tanımlıyor
PRGN araştırmasında katılımcıların %78’i dijital varlığı marka etkisi açısından “çok önemli” buluyor. Sosyal medya ise %76 oranla en etkili kanal olarak öne çıkıyor. Bu oranlar, dijitalleşmenin yalnızca teknik bir dönüşüm değil, aynı zamanda markanın duygusal bağ kurma biçimini de şekillendirdiğini gösteriyor.
Markaların %72’si sosyal medya platformlarını sürekli ya da sıkça kullanıyor. Ancak %57’si bu konuda daha fazla rehberliğe ihtiyaç duyduğunu ifade ediyor. Bu durum, dijital mecralarda görünür olmanın tek başına yeterli olmadığını; stratejik içerik planlaması, hedef kitleye özgü dil ve güvenilir bilgiyle desteklenen yapılar kurmanın elzem olduğunu ortaya koyuyor.
Marka etkisi, yalnızca tüketiciye seslenmekle değil, aynı zamanda onlarla etkileşim kurarak duygusal bağ geliştirmekle mümkün. Dijital içerik üretimi, interaktif kampanyalar ve topluluk yönetimi gibi araçlarla bu bağlar daha kalıcı hale getirilebiliyor. Özetle, dijital varlık artık markanın dijital vitrininden çok daha fazlası: itibarın, güvenin ve sadakatin yeni arenası.
Marka Etkisi Güvenle Başlar
Araştırmaya göre “marka etkisi” kavramının temelinde güven yer alıyor. Katılımcıların %65’i güveni en kritik etki unsuru olarak tanımlarken, %61’i itibarı ikinci sıraya koyuyor. İlginç bir veri ise, politik liderlere duyulan güvenin sadece %15 seviyesinde olması. Buna karşın, çalışanlara duyulan güven %63 ile oldukça yüksek. Bu, iç iletişimin ve çalışan deneyiminin marka etkisi üzerinde ne kadar etkili olduğunu gözler önüne seriyor.
Güven, günümüzde sadece vaatlerle değil; şeffaflık, tutarlılık ve sosyal sorumlulukla sağlanabiliyor. Tüketici markaya sadece sunduğu ürün ya da hizmet nedeniyle değil; aynı zamanda etik duruşu ve kriz anlarındaki refleksiyle de bağ kuruyor. Bu nedenle, etkili bir marka stratejisinin temelinde güven inşası yer almalı. Markanın vaatleri ile uygulamaları arasında tutarlılık olması; uzun vadede sadakati ve itibarı doğrudan etkiliyor.
Özellikle sosyal medyada şeffaflık, kriz yönetimi ve hızlı geri bildirim mekanizmaları sayesinde marka güveni daha kolay pekiştirilebiliyor. Ancak bu ortamda en ufak bir hata da anında yayılabildiği için, markaların iletişiminde dikkatli ve stratejik olması büyük önem taşıyor.
Müşteri Odaklılık Markanın Merkezinde
Araştırmaya göre marka etkisini en çok etkileyen hedef kitle müşteriler (%85). Ardından geleneksel medya (%66), influencer’lar (%65) ve çalışanlar (%63) geliyor. Bu veriler, başarılı bir marka etkisi için hem iç hem de dış paydaşları odağa almayı zorunlu kılıyor.
Müşteriyle birebir etkileşim sağlayan platformlarda, samimi ve insani bir dil kullanmak, markanın güvenilirliğini artırıyor. Kendi kültürel değerleriyle uyumlu mesajlar veren, yerel hassasiyetlere dikkat eden markalar daha çok tercih ediliyor. Ayrıca markaların tüketiciyle ortak bir amaç etrafında birleşmesi de etkiyi artıran faktörlerden biri.
Bugünün tüketicisi sadece ürün ya da hizmet aramıyor; markalardan bir duruş, bir değer, bir anlam bekliyor. Amaca dayalı iletişim, sürdürülebilirlik taahhütleri ve sosyal sorumluluk kampanyaları, müşteri nezdinde marka etkisini derinleştiren unsurlar arasında. Örneğin; Apple’ın gizliliğe verdiği önem, Nike’ın çeşitlilik ve kapsayıcılık politikaları ya da Coca-Cola’nın kültürel yakınlık stratejileri, bu anlayışın yansımaları olarak öne çıkıyor.
Daha fazla araştırmaya buradan ulaşabilirsiniz.