Kadın sağlığı, yalnızca biyolojik bir konu değil; aynı zamanda toplumsal farkındalık, eğitim düzeyi ve sağlık hizmetlerine erişimle doğrudan ilişkili bir alan. DoktorTakvimi ve Twentify iş birliğiyle gerçekleştirilen Kadın Sağlığı Raporu, Türkiye’de kadınların sağlık konularına nasıl yaklaştığını çarpıcı verilerle gözler önüne seriyor. Araştırma sonuçlarına göre, kadınların büyük çoğunluğu temel sağlık bilgilerine sahip olmadığını ifade ediyor. Özellikle HPV aşısının neyi önlediği konusu, doğru bilginin yaygın olmadığını kanıtlar nitelikte. Kadınların yüzde 69’u bu aşının hangi hastalıklara karşı koruyucu olduğunu bilmiyor. Daha da dikkat çekici olanı, bu kesimin dörtte biri HPV’nin meme kanserini engellediğini sanıyor. Bu durum, sağlık okuryazarlığının toplumun genelinde ne kadar sınırlı kaldığını ortaya koyuyor.
Kadınların sağlıkla ilişkilendirdiği başlıca kavramlar arasında jinekolojik hastalıklar, regl döngüsü ve meme kanseri yer alıyor. Ancak psikolojik sağlık, osteoporoz, menopoz gibi alanlara çok daha az önem veriliyor. Bu da kadınların öncelikle üreme sağlığına odaklandığını ama genel fiziksel ve ruhsal sağlık konusunda geri planda kaldığını gösteriyor. Kadın Sağlığı Raporu’nda yer alan veriler, özellikle genç kadınların düzenli sağlık kontrolüne gitmediğini, rutin taramaların aksatıldığını ve bilgi eksikliğinin çeşitli yaş gruplarında benzer şekilde yaygın olduğunu gösteriyor. Araştırmada öne çıkan bir başka nokta ise, kadınların önemli bir kısmının kendi kendine muayene alışkanlığı edinmemiş olması. Yüzde 63’ü kendi kendine muayene yaptığını söylese de, bu oran yaş, medeni durum ve bölgeye göre ciddi farklılıklar gösteriyor.
Bu yazıda, Kadın Sağlığı Raporu‘nun ortaya koyduğu en kritik 5 bilinç açığını detaylı biçimde ele alacağız. Yanlış bilinen doğrular, ihmal edilen kontroller ve eksik sağlık alışkanlıkları üzerinden kadın sağlığında farkındalığın neden artırılması gerektiğini örneklerle anlatacağız.
HPV Bilinci Yetersiz: Aşı Ne Korur, Ne Koruyamaz?
Kadın Sağlığı Raporu’na göre, kadınlar arasında HPV aşısı hakkında ciddi bir bilgi eksikliği bulunuyor. Araştırmaya katılan kadınların yüzde 69’u HPV’nin ne olduğunu ya da bu aşının hangi hastalıklara karşı koruyucu olduğunu bilmiyor. Dahası, katılımcıların yaklaşık dörtte biri HPV aşısının meme kanserini engellediğini düşünüyor ki bu yanlış inanış, sağlık bilincinde ne kadar büyük bir boşluk olduğunu gösteriyor. Oysa HPV, rahim ağzı kanserinin en yaygın nedenlerinden biri ve aşı yalnızca bu hastalığa karşı koruma sağlıyor.
Bu yanlış algılar, kadınların hem kendi sağlıklarını hem de toplumsal farkındalık düzeyini olumsuz etkiliyor. HPV aşısı konusunda doğru bilgiye ulaşamayan kadınlar, önleyici sağlık hizmetlerinden yeterince faydalanamıyor. Bu durum sadece bireysel sağlığı değil, halk sağlığını da tehdit eden bir tabloya dönüşebiliyor. Kadınların sağlık hizmetlerine erişimi kadar, o hizmetlerin içeriği konusunda da bilgilendirilmesi büyük önem taşıyor. Kadın Sağlığı Raporu, bu bilgilendirme sürecinde ciddi bir eksiklik olduğunu net şekilde ortaya koyuyor. Aşıların ne işe yaradığı, hangi yaşta kimler için uygun olduğu gibi konularda kamuya açık kampanyaların yetersizliği, bilgi kirliliğine yol açıyor.
Özellikle genç kadınların doğru bilgiye ulaşması, uzun vadede rahim ağzı kanseri görülme oranlarının düşmesini sağlayabilir. Ancak bu hedefe ulaşmak için öncelikle mevcut bilgi boşluklarının doldurulması gerekiyor. HPV konusunda eğitim materyalleri, sosyal medya kampanyaları ve sağlık profesyonellerinin daha aktif rol alması, bu açığın kapanması için kritik bir adım olacaktır.
Kadın Sağlığı Raporu: Kontrole Gitmeyen Kadınlar Çoğunlukta
Kadın Sağlığı Raporu, kadınların büyük bir kısmının düzenli sağlık kontrollerini aksattığını ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, her 10 kadından 6’sı son bir yıl içinde hiçbir sağlık kontrolüne gitmediğini belirtiyor. Bu durum, erken teşhisin hayati önem taşıdığı birçok hastalık açısından ciddi bir risk oluşturuyor. Kadınların doktora gitmeme nedenleri arasında zaman bulamamak, randevu sistemlerinin zorluğu ve hastalığı önemsememek gibi gerekçeler öne çıkıyor. Ancak bu gerekçeler, çoğunlukla farkındalık eksikliğinden kaynaklanıyor.
Kadın Sağlığı Raporu’nda vurgulanan bir diğer önemli konu ise sosyoekonomik durumun kontrole gitme alışkanlıklarını doğrudan etkilediği. Düşük gelirli ve kırsal bölgelerde yaşayan kadınlar, şehirlerde yaşayanlara kıyasla çok daha az sıklıkla doktora başvuruyor. Bu eşitsizlik, toplumsal sağlık politikalarının yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılıyor. Kadınlar için sunulan sağlık hizmetlerinin hem yaygınlaştırılması hem de erişilebilir kılınması gerekiyor.
Kadınların kontrolleri ihmal etmesi sadece fiziksel sağlıkla sınırlı kalmıyor; aynı zamanda psikolojik sağlık sorunlarının da geç tanınmasına neden oluyor. Rutin jinekolojik muayenelerin yanı sıra meme muayenesi, kemik yoğunluğu testleri ve psikolojik değerlendirmeler de kadınların yaşam kalitesini doğrudan etkileyen faktörler. Kadın Sağlığı Raporu, sağlık sisteminin bu alanlarda kadınları daha fazla teşvik edecek mekanizmalarla güçlendirilmesi gerektiğini vurguluyor.
Kendi Kendine Muayene Alışkanlığı Kazanılamıyor
Araştırma, kadınların yüzde 63’ünün kendi kendine meme muayenesi yaptığını belirtse de, bu oran yaşa, bölgeye ve eğitim düzeyine göre büyük değişiklik gösteriyor. Özellikle 25 yaş altı kadınlarda bu oran ciddi şekilde düşüyor. Kadın Sağlığı Raporu bu durumu, bilgiye erişim eksikliği ve utanma duygusu ile açıklıyor. Kadınların önemli bir kısmı, nasıl muayene yapacağını bilmediğini ya da bu konuda kimseyle konuşamadığını ifade ediyor. Oysa ki kendi kendine muayene, meme kanserinin erken teşhisinde büyük bir avantaj sağlayabiliyor.
Kadınların bu alışkanlığı kazanamamasının ardında kültürel ve psikolojik birçok neden bulunuyor. Toplumda bedenle barışık olma konusunda hâlâ büyük bir tabu söz konusu. Ayrıca sağlık profesyonellerinin bu konudaki yönlendirmelerinin yetersiz kaldığı da Kadın Sağlığı Raporu’nun verileriyle ortaya konuyor. Her 10 kadından sadece 2’si bu muayene alışkanlığını doktor önerisiyle kazandığını söylüyor. Bu da demek oluyor ki sağlık hizmeti sunanlar, yalnızca tedavi edici değil, eğitici bir rol de üstlenmeli.
Kadınların kendi vücutlarını tanımaları, sadece meme kanseri değil, pek çok jinekolojik sorunun da erken fark edilmesini sağlar. Bu nedenle, okullarda ve sağlık merkezlerinde temel sağlık eğitimi müfredatına bu bilginin dâhil edilmesi büyük önem taşıyor. Kadın Sağlığı Raporu, bu alışkanlığın kazanılmasının önündeki engelleri kaldırmak için hem bireysel hem de kurumsal çaba gerektiğini net şekilde ortaya koyuyor.
Beğenebileceğiniz diğer içeriklere buradan ulaşabilirsiniz.