Ucuzlukla Gelen Başarı Kalıcı mı?
Market raflarında yer bulan onlarca marka arasında artık sadece göz önünde olmak yetmiyor. Hızlı tüketim ürünleri (CPG) dünyasında uzun süredir süren fiyat odaklı büyüme modeli, yerini yeni bir denge arayışına bırakıyor. Tüketicinin beklentileri değişiyor ve bu da markaları ezber bozmaya zorluyor.
Fiyat Artışıyla Büyümenin Sınırına Gelindi
2024 yılında global CPG satışları %7,5 oranında yükseldi. Ancak bu artışın büyük kısmı ürün fiyatlarındaki yükselişten kaynaklandı. Satış hacmi neredeyse sabit kaldı. Özellikle doymuş pazarlar olan ABD ve Avrupa’da büyüme hızı yavaşlarken, gelişmekte olan ülkelerde satışlar %11 artarak ivmenin yönünü belirledi.
Artık sadece fiyat yükseltmek yeterli değil. Tüketiciler daha seçici davranıyor. Harcama devam etse de, insanlar bir ürünü sepete atmadan önce “gerçekten buna ihtiyacım var mı?” sorusunu daha sık soruyor.
Perakendeciler Güç Kazandı, Raflar Yeniden Şekilleniyor
Pandeminin ardından perakendeciler, üretici markalar üzerindeki kontrolünü artırdı. Raf düzenleri, promosyon alanları ve ürün sıralamaları yeniden tasarlanıyor. Bu durum, özellikle özel markalı (private label) ürünlerin yükselişini hızlandırdı. Ulaşılabilir fiyatlar, sade içerikler ve güven veren ambalajlarla bu ürünler, birçok kategoride güçlü markaların yerini almaya başladı.
Premium segment ise varlığını sürdürüyor. Tüketici, hâlâ kendini ödüllendirmek istiyor. Ancak fiyat-performans dengesinde sıkışan orta segment markalar, net bir değer önerisi sunamadığı sürece geride kalıyor.
Türkiye’de de Aynı Dönüşüm Yaşanıyor
Türkiye pazarında da özel markalı ürünlerin yükselişi dikkat çekiyor. Özellikle indirim marketlerinde, kaliteli ve uygun fiyatlı seçenekler ciddi bir ivme kazandı. Ancak yerli ve yabancı birçok orta segment marka, sadece eski marka bilinirliğine yaslanarak yoluna devam ediyor. Tüketiciye neden tercih edilmesi gerektiğini anlatamayan markalar için sadakat zayıflıyor. Ayrıca fiyatların sık değişmesi, bağlılığı daha da kırılgan hale getiriyor.
2025’te Fark Yaratmanın Yolu: Değer Sunmak
Yeni dönemde markaların ayakta kalması için raflarda yer almak yetmeyecek. Tüketiciyle bağ kurabilen, farklılaşabilen ve bir anlam taşıyan markalar öne çıkacak.
Ürün kalitesi kadar hikâyesi de önem kazanacak.
Fiyat indirimi değil, değer önerisi tercih sebebi olacak.
Rekabet değil, tüketiciyle kurulan duygusal bağ belirleyici olacak.
2025 yılı, anlam odaklı büyümenin kapısını aralıyor. Kimliğini netleştiren ve tüketiciye gerçekten “neden bu marka” sorusunun cevabını sunabilenler, bu yeni dönemin kazananı olacak.